Türk ve İslâm Eserleri Müzesi 19.05.2018
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi
Edirne’ye gelindiğinde sıkılmadan saatlerce gezebileceğiniz bir müzedir. Selimiye caminin avlusunda yer alıyor. Büyük usta Mimar Sinan’ın da mumyasının olduğu görülmeden geri dönülemeyecek bir müze.
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, Türk ve İslâm Sanatı eserlerini, topluca kapsayan İlk Türk Müzesi ve aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde açılan son müze olma özelliğini taşır.
Mimar Sinan'ın en önemli yapılarından biri olan Süleymaniye Camii Külliyesi içinde yer alan İmaret binasında 1914 tarihinde ziyarete açılmış ve “Evkâf-ı İslâmiye” (İslâm Vakıfları Müzesi) adını almıştır. Müzenin kurulmasına neden olan en büyük etken, Vakıf binaları olan cami, mescit, tekke, zaviye ve türbelerden eserlerin çalınmış olmasıdır. Bu sebepten dolayı, Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa imzası ile gümrüklere yazılar yazılmış ve çalınan eşyaların Avrupa Müzelerine kaçırılması konusunda dikkatli olunması istenmiştir.
Ancak, alınan bütün önlemlere rağmen hırsızlıklar devam etmiş, içinde halı, kilim, el yazması, ahşap kapı, rahle, kandil, mihrap çinileri gibi eserler yurt dışına kaçırılmıştır. Artan soygunlar karşısında, bu eserlerin vakit geçirilmeden toplanmaları yeniden gündeme gelmiştir. Müze-i Hümayun Müdürü Osman Hamdi Bey’in başkanlığında kurulan bir komisyon tarafından talana uğrayan cami, mescit, türbe gibi vakıf binalarından eserler toplanarak Evkaf-ı İslâmiye Müzesi (İslâm Vakıfları Müzesi) kurulmuştur.
Cumhuriyetin ilanından sonra, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi adını alan müze, 1983 yılında Süleymaniye İmaret Binasından, bugün içinde bulunduğu İbrahim Paşa Sarayı’na taşınmıştır. İbrahim Paşa Sarayı, 16. yüzyıl Osmanlı sivil mimarisinin önemli yapılarından biridir
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde bulunan birçok bölüm, kendi başına bir müze oluşturacak zenginliktedir. Bunlar halı, el yazmaları, ahşap, taş, cam-maden-seramik ve etnografya bölümleridir. Müzenin “El Yazmaları” bölümü, hemen hiçbir koleksiyonda benzerine rastlanmayacak niteliktedir. Erken İslâm Dönemi’nden 20. yüzyıla kadar uzanan geniş bir zaman dilimi ve İslâm ülkelerinin geniş coğrafyasındaki ülkeleri kapsayan koleksiyon, Osmanlı sultanlarının kendi adlarına yaptırdıkları vakıf binalarındaki kütüphaneler için dönemlerinin en usta sanatçı ve hattatlarına yazdırdıkları veya onlara hediye edilmiş eserlerle ayrı bir boyut kazanmaktadır. Ayrıca ferman, berat, vakfiye gibi benzersiz belgeler de içeren koleksiyon, 18.298’i bulan eser sayısı ile bilim dünyasınca tanınmaktadır.
Müzenin halı koleksiyonu, 1700’ü bulan sayısıyla dünyadaki en önemli koleksiyon olup müzenin uzun yıllar yabancı yayınlarda bir “Halı Müzesi” olarak tanımlanmasına neden olacak zenginlik ve çeşitlilik göstermektedir. Selçuklu Dönemi’nin ünlü örneklerinin yanı sıra, bütün Osmanlı halı grupları bu koleksiyonda olanca çeşitliliği ile temsil edilmekte. 15. yüzyıla ait seccade ve hayvan figürlü halılar, 15-17. yüzyıllar arasında Anadolu’da üretilen ve batıda Holbein ve Loto olarak anılan halılar ile Uşak ve çevresinde üretilen madalyonlu ve yıldızlı Uşak halıları koleksiyonun değerli parçalarını oluştururlar. Müzenin halı koleksiyonunda ayrıca, zengin halı geleneğine sahip İran ve Kafkasya’nın çeşitli bölgelerine ait dev boyutlu örnekler de önemli bir kısım oluşturmaktadır.
Müze koleksiyonunda yer alan maden-cam-seramik eserler, özellikle Orta Çağ maden sanatı açısından önem taşımaktadır. Bu eserler sayesinde, 12-13. yüzyıldan Osmanlı Dönemi sonlarına kadar bilim, teknoloji, araç, gereç ve günlük kullanımdaki eşyaların kademeli olarak nasıl değiştiğini görmek mümkündür.
Bugün çoğu artık ayakta olmayan Selçuklu ve Osmanlı yapılarından gelen çini ve alçı kabartma eserler ile Abbasî Dönemi’nin ünlü başkenti Samarra’daki saraylardan kurtarılabilen duvar resimleri ve Rakka’dan gelen seramikler müzenin diğer bir zenginliğini oluşturmaktadır. Aynı husus, müze koleksiyonundaki diğer gruplar, özellikle ahşap eserler için de geçerlidir. Selçuklu ve Beylikler Dönemi’ne ait pek çok kapı ve pencere kanadı, sanduka ve rahle, günümüze pek az örneği ulaşabilmiş bu sanat döneminin seçkin mirasını teşkil etmektedir. Ayrıca, Osmanlı Dönemi’nin sedef, fildişi, bağa işlemeli ahşap eserleri, kakma sanatının eşsiz örnekleri, Kur’an cüzü muhafazaları, rahleler, çekmeceler bu zengin koleksiyonun ilgi çekici parçalarıdır.
Müzedeki erken İslâm, Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait önemli bir koleksiyon da taş eserlerdir. Emevî ve Abbasî Dönemi’ne ait sütun başlıkları, mimari yapı elemanları, mesafe taşları ve kitabelerin yanı sıra Selçuklu Dönemi’nin taşa uygulanmış oldukça ünlü figürlü kompozisyonları da bu koleksiyonda yer alır.
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nin “Etnografya” bölümü ise daha yakın tarihlere, 18.-19. yüzyıllar ile 20. yüzyılın ilk yarısına ait Türk - Osmanlı sosyal hayatının değişik açılarını içeren koleksiyonları barındırmaktadır. Zengin bir işleme koleksiyonu, sosyal hayatın önemli kurumları olan “Hamam”, “Kahve”, “Karagöz” gibi konulara ait kapsamlı koleksiyonlar saha araştırması ile toplanmıştır. Türk halk hayatını yansıtan çeşitli eşya ile “İstanbul Kadın Giyimi” koleksiyonları, ilgi çeken önemli bir bölümdür.