Kınalı Ada 01.02.2021

Prens Adaları diye bilinen ada topluluğunun meskûn olanlarının içinde İstanbul’a en yakın adadır. Belki de bu yüzden, Bizans döneminde ada sürgünlerinin çoğu buraya getirilmiştir. Bu sürgünlerin en önemlisi Romen Diyojen’dir. Eski adı Proti'dir. En çıplak adalardan biridir, en az ağaç bu adadadır. Kınalıada, İstanbul Adaları içinde en küçüklerinden biridir. Kınalıada ismini, üzeri makilerle kaplı olduğu dönemlerde uzaktan kızıla çalan bir görünüme bürünmesi nedeniyle almıştır. Çınar Tepesi, Teşvikiye Tepesi ve Manastır Tepesi olmak üzere üç tepesi vardır.
Kınalıada'da, çok kayalık olması nedeniyle, ağaçlık bulunmamaktadır. Bizans döneminde, surların yapımı için buradaki kayalıklardan taş getirildiği bilinmektedir. Adadan çıkartılan taşlar nedeniyle arazi bozulmuştur. Adada en çok dikkat çeken özellik, Çınar Tepesi'ndeki büyük radyo ve televizyon antenleridir. 


Ada, geçmişte suyu ve elektriği de olmadığı için diğer adalardan çok daha sakindir. Ada'ya elektirk 1946 yılında gelmiştir. Önceleri tankerlerle, taşıma suyla idare eden Kınalıada, susuzluktan da 1981 yılında kurtulabilmiştir. Adanın ilk sakinleri Ermenilerdir. Esasen, Osmanlı döneminde Ermenilerin meskun olduğu bir ada olarak bilinmektedir.
Adadaki önemli yerler;
1-SURP KRİKOR LUSAVORİÇ KİLİSESİ
Prens Adaları içindeki tek Ortodoks Ermeni Kilisesi beyaz badanalı bir yapı. Adı Surp Krikor Lusavoriç. Temeli 1854 yılında atılmış 3 yıl sonra da ibadete açılmış. Kilisede bir ibadet bölümü bir de mihrap yer alıyor. İki adet de şapeli var. Civarın ilk papazı olan kıdemli peder Dionisios Çizmeciyan, Kınalıada’ya yerleşen ilk Ermeniler arasındaymış. Kilise yazları tatil için gelen cemaatin yararlanması için yapılmış, peder de gönüllü hizmet vermiş. Mezarı kilisenin bahçesinde bulunuyor.
Kilisenin yakınında Gülbenkyan Vakfı tarafından bağışlanan bir bina var. Patrikhane’nin yazlık konutu ve yoksul çocukların yararlanmaları için oluşturulan Karagözyan Yetimhanesi, dinlenme evi olarak kullanılıyor. Kilise en son 1988 yılında onarımdan geçmiş ve bugünkü çan kulesi de o onarım sırasında yapılmış.
2-ERMENİ - TÜRK MEZARLIĞI
Kilisenin arkasında bir de Ermeni mezarlığı yer alıyor; hikayesi ilginç. Arsa Anber Hanım ve Ohannes Yazıcıoğlu tarafından kiliseye bağışlanmış; 1856 yılından itibaren mezarlık olarak kullanılmaya başlanmış. 76 yıl kullanıldıktan sonra mezarlığın ortasından yol geçirilmiş. 1937 yılında ise üst bölümü Türk Vakfı’na bağışlanmış ve Müslüman mezarlığı olmuş. Bana kalırsa İstanbul’un sakladığı kozmopolit hazinelerin en güzel örneklerinden biri. Aynı topraklarda yaşamış olan insanlar yan yana ebedi uykularını uyuyorlar.
3-HRİSTOS (İSA) MANASTIRI
Kınalıda geçmişte üç manastıra sahipmiş sadece biri bugüne ulaşabilmiş ve bulunduğu tepeye de adını vermiş. 820 yılında Aya İrini Kilisesi’ndeki bir çatışmada öldürülen İmparator 5. Leo bu manastırda yatıyor. Yapı 20. yüzyılda bir süre bir yetimhane olarak kullanılmış. 1. Dünya Savaşı yıllarında askeri karargah olmuş; 1917 Rus Devrimi sırasında ise Beyaz Ruslara ev sahipliği yapmış. Manastır için 15-20 dakika yürüyerek tepeye tırmanmanız gerek. Hediyeniz ise göreceğiniz muhteşem manzara olacak.
4-KINALIADA CAMİİ
Türkiye’de göreceğiniz en özgün cami mimarilerinden birine sahip. 1964 yılında mimarlar Başar Acarlı ve Turhan Uyaroğlu imzasıyla ibadete açılmış. Geçmiş yapıları taklit etmek yerine çağa uygun başarılı bir mimari üslup var bu yapıda. Kubbe yerine ışığı içeri almak için birbirinin üstüne binen iki parçadan oluşan bir çatı yapılmış. Dikey değil yatay bir mimari uygulanmış. Şerefeli büyük ve klasik bir minare yerine amacı caminin yerini göstermek olan sade bir minare yükseliyor yanında, hatta camiden bağımsızlığıyla sanki bir anıt gibi duruyor. Renkli camlarla süslenmiş olması da bir başka dikkat çeken özelliği.
Bahçesinde ise bir köşede mermer taşlar göreceksiniz. Ardında Karaköy’den başlayıp Kınalıada’ya uzanan çok ilginç bir hikaye yatıyor. Karaköy’de Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından bir mescit yaptırılmış. Zamanla hasar görünce Padişah 2. Abdülhamid dönemin ünlü mimarı Raimondo D’Aronco’ya Art Nouveau üslubunun en güzel örneklerinden biri olan yeni bir cami inşa ettirmiş. Alt katı da camiye gelir getirmesi için dükkanlardan oluşacak şekilde planlanmış. Ama günümüzde bu camiyi görmek mümkün değil çünkü ardında tuhaf bir taşınma hikayesi var. 1958 yılında Menderes hükümeti Karaköy Meydanı’nı genişletmek ve yeniden düzenlemek istemiş.
5-İKİZ SİRAKYAN EVLERİ
Kınalıada sokaklarını dolaştıkça çoğu Ermeni aileler tarafından yapılmış zarif köşkler, konaklar çıkacak karşınıza. En meşhuru ise iskeleden inince size bir adalı selamı yollayan İkiz Sirakyan Evleri. 1900’lü yılların başına ait bu zarif yapıları, ticaretle uğraşan Sirakyan Ailesi inşa ettirmiş. Mimarı ise Avedisyan Kalfa. Üç katlı olan bu ahşap köşklerde 11 oda bulunuyor. Dik çatı ve simetri harikası mimarileriyle dikkat çekiyor. Adadaki Taş Köşk’e de özellikle dikkat edin derim. Adı Kınalıada ile özdeşleşen edebiyatçı ve siyasetçi Fazıl Ahmet Aykaç’ın adının verildiği sokakta yer alıyor.
6-SOKAKLAR


Erguvanlarla dolu beyaz ve ahşap evlerin salındığı sokaklardan yürümek Kınalıada’nın güzel yanı. Fayton olmayan Kınalıada’da yürümeye alternatif olarak bisiklet kiralamak mümkün. Adanın çok yorucu olmadığını düşünürsek yürümek en iyisi