Gidilecek Şehirler ve görülecek yerler
İstanbul
Yaklaşık 16 yüzyıl boyunca dünyanın en önemli şehirlerinden biri olan İstanbul, birçok farklı medeniyetin hakimiyeti altında yönetilmiş. Topraklarında ev sahipliği yaptığı tüm medeniyetlerin izlerini taşıyan şehirde bulunan onlarca tarihi eser, İstanbul’u başlı başına bir müzeye dönüştürmüş. Her semtinde ayrı bir güzellikle karşılaşabileceğin İstanbul’da gezilecek yerler saymakla bitmez. Saraylar, camiler, müzeler, parklar, bahçeler başta olmak üzere doğal ve tarihi birçok destinasyon mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Bir istanbul'da yaşayan biri olarak bence İstanbulu gezmenin en doğru yolu İstanbulu ilçe ilçe ve semt semt gezmek en doğru yöntemdir. aksi takdirde gezerken zamanınızın büyük bir çoğunluğu yollarda geçecektir. çünkü İstanbul gerçekten çok kalabalık ve büyük bir şehirdir.
BEŞİKTAŞ
Dolmabahçe Sarayı
İstanbul'un en görkemli yapılarından bir tanesi olan Dolmabahçe Sarayı, İstanbul Boğazı’nın en güzel yerine kurulmuştur. Bugün bile Dolmabahçe Sarayı’na bakıldığında, gösterişli haliyle yıllara meydan okumaktadır. İstanbul’da yaşıyorsanız veya İstanbul’u turistik amaçlı ziyaret edecekseniz, Dolmabahçe Sarayı’na mutlaka uğramalısınız diyoruz. Neden mi? İşte Tüm Türkiye’nin kalbinde ayrı bir yeri olan Dolmabahçe Sarayı’nın hikâyesi…
Dolmabahçe Sarayı inşa edilmeden önce Evliya Çelebi, bu alanda Yavuz Sultan Selim’in bir köşk inşa ettirdiğini yazmaktadır. Aynı zamanda, tam 400 yıl önce Dolmabahçe Sarayı’nın bulunduğu alan Osmanlı Kaptan-ı Deryası’nın donanma gemilerini barındırdığı bir koydu. Zamanında bu koyda denizcilik törenleri yapılmaktaydı. Fakat bir süre sonra bataklık haline gelmeye başladı. 17. yüzyılda ise doldurulmaya başlandı. Doldurulan bu koy, bir süre sonra Hasbahçe adıyla anıldı. Padişahlar burayı dinlenmek ve eğlenmek için kullandı. Bu süreç içerisinde bölgeye inşa edilen köşkler ve kasırlar ile Beşiktaş Sahil Sarayı olarak da anıldı.
1842 yılında I. Abdülmecit tarafından yaptırılan ve 1853 yılına kadar yapımı devam eden Dolmabahçe Sarayı, Abdülmecit tarafından hem yaşamak için hem de resmi işler için kullanıldı. Abdülmecit’in kardeşi olan Abdülaziz de burada yaşadı. Fakat her ikisi de burada uzun süreli olarak oturamadı.
Dolmabahçe Sarayı, Cumhuriyet’in ilanı ile Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı Konutu oldu. Osmanlı döneminde inşa edilmesi, Cumhurbaşkanlığı Konutu olması ve Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de hayata gözlerini yumduğu yer olması açısından, Türk milleti için oldukça büyük bir öneme sahiptir.
Ermeni mimarlar Garabet Amira Balyan ve oğlu Nigogos Balyan tarafından inşa edilen sarayda, Avrupa mimari üslupların karışımları görülmektedir. Simetrik bir plana sahip olan sarayda 285 oda ve 43 salon bulunmaktadır ve olağanüstü iki adet kapısı bulunmaktadır. Sahil sarayının tam ortasında ise balo ve tören salonu yer almaktadır. Sarayda yer alan Camlı Köşk Padişah'ın halk yaşamını izlediği ve orduyu gözetlediği tek yerdir. Camlı Köşk Halit Ziya Uşaklıgil’in de söylediği gibi ‘’sarayın dış dünyayı izlediği göz’’dür. Saray içerisinde Uzak Doğu, Avrupa ve Türk eserlerini görmek mümkündür. Sarayın dört bir yanında şömine, şamdan ve avizeler yer almaktadır. Balo salonunda 36 metre yüksekliğinde ve 4,5 ton ağırlığında, ihtişamlı bir kristal avize bulunmaktadır.
Sultan Abdülaziz, ekonomiyi Sultan Abdülmecit’ten iflas halinde devralmıştır. Fakat Sultan Abdülaziz döneminde israf daha da artmıştır. Saray 5.000.000 altına mal olmuştur. Abdülaziz döneminde ise rüşvetler ve usulsüz atamalar gerçeklemiştir.
V. Murat sonrasında tahtta gördüğümüz Sultan II. Abdülhamit; Kanun-i Esasi’yi, yani ilk Anayasa’yı bu sarayda hazırlamıştır. Fakat II. Abdülhamit sürekli olarak suikastten şüphelenmiştir. Bu yüzden de sarayda sadece 236 gün kalarak Yıldız Sarayı’na taşınmıştır. Daha sonrasında saray; tam 33 yıl boyunca yılda sadece 2 kere, bayram törenlerinde kullanılmıştır.
Hilafetin kalkmasıyla birlikte Abdülmecit Efendi ve emrindeki kişiler, sarayı 1924 yılında terk etmişlerdir. Atatürk üç yıl boyunca saraya uğramamıştır fakat Atatürk zamanında saray önemli kazanımlar elde etmiştir. Kültür ve sanat açısından saray kapıları dışarı açılmıştır ve yabancı misafirler, yani devlet adamları burada ağırlanmıştır.
Atatürk Cumhuriyet Dönemi’nde, İstanbul ziyaretlerinde burada kalmıştır. 71 numaralı odada, 10 Kasım 1938’de vefat etmiştir. Muayede Salonu’nda kurulan katafalka konan Atatürk, Türk halkına vedasını gerçekleştirmiş, yüz binlerce kişi Atatürk için saygı geçişinde bulunmuştur. Saray İsmet İnönü zamanında da İstanbul ziyaretlerinde ve yabancı misafirlerin ağırlanmasında kullanılmıştır.
Dolmabahçe Sarayı 1984 yılı ile birlikte bir müze- saray halini almıştır. Her yıl yerli ve yabancı yüz binlerce kişi, bu ihtişamlı sarayı ziyaret etmektedir.
Beyoğlu
Galata Kulesi
İstanbul’un siluetini oluşturan yapılardan biri olan Galata Kulesi, o kadar çok turist ağırlıyor ki her daim önünde uzun kuyruklar oluşuyor. Dünyadaki en eski kuleler arasında yer alan Galata Kulesi, Bizans İmparatoru Justinianos’un isteğiyle 500’lü yıllarda inşa edilmiş. İstanbul Boğazı ve Haliç'e hakim konumda, bir fener kulesi olarak inşa edilmiş ama dönem dönem tutukllular için zindan olarak da kullanılmış.
Günümüzdeki görünümünü ise 1340’lı yıllarda kazanmış. Yangın ve depremler yüzünden harap olan kulenin en son onarımı 1967 yılında yapılmış. En tepesine çıktığında harika bir İstanbul manzarası sunuyor.
Kuleye birlikte çıkan âşıkların sonunda evlendikleri, kuleyle ilgili rivayetlerin en popüler olanı
EMİNÖNÜ
Eminönü Meydanı
İstanbulluların ve İstanbul’da turistlerin en çok sık ziyaret ettiği meydanlardan birisidir. Eminönü meydanında ve sahilinde hoşça vakit geçirebilirsiniz. Yeni Camii, Mısır Çarşısı ve Eminönü Vapur İskeleleri meydan yakınlarında gezip görebileceğiniz yerlerden.
Liman kenarındaki Eminönü, şehrin çarşılarının yakınındaki vapur iskelelerinde yolcu indiren teknelerle doludur. Mısır Çarşısı'nda meyve, çay ve baharatlar satan tezgâhlar, hemen bitişiğindeki Kapalıçarşı'da ise rengârenk halı, kumaş, lamba ve takılar bulunur. Süleymaniye Camii, bölgeyi yukarıdan seyrederken 16. yüzyılda inşa edilen Rüstem Paşa Camii, İznik çinileriyle ünlüdür.
Eminönü ile Sirkeci arasında iç taraflarda ise çok sayıda elektronik eşya, beyaz eşya, giyim, tekstil ve daha pek çok ürünü çok uygun fiyatlarda buradaki mağazalarda bulmak mümkün.
Mısır Çarşısı
Bence Kapalı Çarşı’dan sonra o eski İstanbul atmosferini en iyi yansıtan bir ticaret merkezi, Mısır Çarşısı. 17. yüzyılda inşa edildiği zaman Osmanlı Devleti’nde ticaretin kalbinin attığı noktalardan biriymiş. Yeni Camii’nin bir parçası gibi inşa edildiği için ilk yıllarda ismine Yeni Çarşı ve Valide Çarşısı da denirmiş. Sonraları Mısır’dan gelen baharatlar ve çayların satışıyla birlikte bugünkü adı verilmiş.
Kapalı Çarşı ile beraber İstanbul’un en meşhur çarşıları arasında gösterilen Mısır Çarşısı, pek çok filme konu olmuş, çok sinematografik bir mekandır. Eminönü bölgesinde yer alan çarşı, aynı zamanda Yeni Camii’ye de oldukça yakındır. Bugün pek çok baharatçı, takıcı, kuyumcu, hediyelik eşyacı çarşı içinde hizmet verir. Çarşıdaki son restorasyon 1943 senesinde gerçekleşmiş.
1597 yılında Padişah III. Murad’ın eşi Safiye Sultan’ın emriyle yapımına başlanan ve inşaatı 67 yıl süren Yeni Cami külliyesinin arastası olarak inşa edilen çarşı, caminin giderlerini karşılamak amacıyla inşa edilmiş.
Çarşının iki ucunda bulunan ana giriş kapılarının üst katları döneminde çarşı esnafının kendi arasında ve halkla olan hukuki sorunlara bakan kadıların görev yaptığı Ticaret Mahkemesi olarak kullanılmış.
Her gün 30-40 bin civarında ziyaretçiyi ağırlayan Mısır Çarşısı’nda 113 dükkân bulunuyor. Ağırlıklı olarak baharat ve lokum çeşitlerinin satıldığı dükkânlar arasında kuyumcu, gıda ve hediyelik eşya dükkanları da yer alıyor.
Üzeri kapalı ve L şeklindeki mimari özellikleriyle dikkat çeken çarşının Eminönü kapısı, Balıkpazarı kapısı, Ketenciler kapısı, Çiçekpazarı kapısı, Yeni Camii kapısı ve Bahçe kapı olmak üzere 6 kapıya sahiptir.
FATİH
Nuruosmaniye Camii
Nuruosmaniye Camii, İstanbul'da inşa edilmiş ilk barok özellikli camidir. Fatih ilçesinin Çemberlitaş semtinde, Kapalıçarşı girişinde yer alır. 1748-1755 yıllarında inşa edilmiştir
Osmani ve Nuruosmani adlarıyla da bilinen ve "Osmanlı'nın nuru" anlamına gelen Nuruosmaniye Camii, Sultan I. Mahmud döneminde yapımına başlanan cami, III.Osman tarafından 1755 yılında tamamlanmıştır. Caminin mimarı Mustafa Ağa'dır.
Barok üslûbun etkisiyle meydana gelen bu karakteristik caminin iç avlusu, klasik plan esasından bütünüyle ayrılmış olup yarım daire şeklindedir 12 sütün üzerine oturan 14 kubbesi bulunmaktadır.
Caminin asıl iç kısmı kare plân üzerine yapılmıştır ve mihrabı çıkıntılıdır. Çapı hayli geniş olan yüksek kubbe, duvarlar üzerine oturan kemerler tarafından taşınmaktadır. Cami beş sıra halinde 174 pencere tarafından ayDınlatılmaktadır ki, bu pencereler camiye fazlaca bir aydınlık sağlamaktadır.
Pencereler alçıdan ve barok stilindedir. Kubbe kemerlerinin duvar üzerindeki bitiminde bir kuşak halinde Fetih Suresi yazılıdır. Caminin dış tarafındaki ayetler Yedikuleli-Zâde Seyyid Abdülhalim tarafından yazılmıştır. Celi hatlar (hat sanatında her cins yazının iri yazılan şekline verilen ad) ise Bursalı müzehhib Ali Ağa ile Kâtip-Zâde Mehmed Refi Efendi'nin eserleridir.
Süleymaniye Camii
Osmanlı döneminin bu mimari şaheserini mutlaka görmeniz gerekiyor. Dönemin Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle 1551-1558 yılları arasında dünyaca ünlü Osmanlı mimarı Mimar Sinan tarafından yapılan Süleymaniye Camii, bir mimari şaheserdir. Genel kanı bu caminin Sinan'ın kalfalık döneminin eseri olduğu esas ustalığının Türkiye'nin Avrupa topraklarındaki sınır kenti Edirne'de yer alan Selimiye Camii olduğu ifade edilir.
Süleymaniye Camii, Klasik Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biri. Her biri 3 şerefeli 75 metre yüksekliğinde 4 minareye sahip olan caminin kubbesi 53 metre yüksekliğindedir
Yaklaşık 3500 metrekarelik iç alana sahip olan caminin uzunluğu 59, eni 58 metre olup238 pencereden ışık almakta, kıymetli granit ve mermer sütunlara dayanan hünkâr ve müezzin mahfili bulunmakta, minber ve mihrap ise gayet güzel mermer işçilikleriyle dikkati çekmektedir. Müezzin mahfilinin sağında madeni şebekelerle çevrili bulunan bölüm, 1918 yılına kadar kütüphane olarak kullanılmış; mevcut kitaplar aynı tarihte, Süleymaniye Medreseleri'nde tesis edilen Umumi Kütüphaneye nakledilmiştir. Beş kapısı bulunan camiin ön kısmında, mihrabın üstünde çok güzel renkli pencereler bulunmaktadır.
Cami içinde çok kıymetli dört büyük granit sütun bulunmakta, bunlardan biri İskenderiye'den (Mısır), diğeri Baalbek'ten (Lübnan) hususi gemilerle getirilmiş, geri kalan iki tanesinden biri İstanbul'da Kıztaşı'ndan, diğeri Saray-ı Amire'den alınarak camiye nakledilmiş, hazırlanan yerlerine konmuştur. Her biri 9,02 metre yüksekliğinde 1,14 metre çapında ve 40-50 ton olan bu dört sütunu Mimar Sinan, Dört Halife'ye benzetmektedir.
Süleymaniye Camii’nin konumlandığı Süleymaniye Külliyesi oldukça geniş bir alana yayılmış. 15 bölümü olan külliye; medreseler, hazire, hastane, kütüphane, hamam, subyen mektebi gibi alanlara da sahip. Külliyede ayrıca Mimar Sinan, Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan türbeleri de bulunuyor.
SARIYER
Belgrad Ormanı;